“İnsanın dünyası çok boyutludur; onun tavırları da öyle. Bu çok boyutluluk ekseriya ürkütücüdür, çünkü, net ve kolay anlaşılır değildir. İnsanlar, kendileri için kaç ihtimalin olduğunu unutmayı tercih ederler.” Martin Buber – Ben ve Sen İnsan davranışlarını, duygularını ve ruhsallığını anlama… Continue Reading →
“Neden” diye sormak, başımıza gelenler için “neden”ler aramak oldukça doğal ve insana özgü. Bir şeylerin nedenlerini bulduğumuz veya bulduğumuzu sandığımız zaman kendimizi güvende hissederiz; belirsizlik ve bilinmezlikler her ne kadar yaşadığımız dünyanın kaçınılmaz unsurları olsa da, insan için bununla baş… Continue Reading →
“Artık geçmişte kalmasına karşın, sadece yaşadıklarımız değil, yaptığımız hiçbir şey, sahip olduğumuz düşüncelerin, çektiğimiz onca acının hiçbirisi kaybedilmiş değildir; geçmişi biz yaratmıştık. Geçmişte yapmış ya da olmuş olmak, varolmanın bir başka, belki de en emin şekliydi.” Viktor E. Frankl –… Continue Reading →
“Aynı biçimde ve donuk bir yaşamın bütün günlerinde, zaman alıp götürür bizi. Ama, bir gün gelir, bu kez de bizim zamanı taşımamız gerekir. Geleceğe dayanarak yaşarız: “yarın”, “ileride”, “iyi bir işim olunca”, “yaşlandıkça anlarsın”. Bu tutarsızlıklara hayran kalmamak elde değil,… Continue Reading →
“Bana istisnasız herkes kızıyor; kafalarındaki ‘ben’i bozduğum için. Ben onların hayallerinde tutarlıyım. Belki kendi hayalimde de tutarlıyım. Yaşarken bu iki tutarlılığın da dışındayım. Her şeyle sırasıyla alay ettiğim halde kendimi gülünç durumlarda buluyorum.” Oğuz Atay – Günlük Atay tam da… Continue Reading →
“Rezil İnsanların Yaşamı” Michel Foucault’nun taslak halinde kalmış, ‘keşke tamamlayabilseydi’ diye düşündürüp içimde buruk bir tat bırakan, insan varoluşu kadar kısa olan sayfalarına yitip gitmiş binlerce hayatı sığdıran muhteşem kitabı. Dünyadan bir anlık gelip gitmiş, talihsizlikleri nedeniyle iktidarla, yasayla, dinle… Continue Reading →
Çevremizde olana bitene rağmen, yadsınamaz sınırlılıklarımıza rağmen, birlikte yaşamaya mahkum olduğumuz, bir o kadar da ihtiyaç duyduğumuz “öteki”ne rağmen olabileceğimizin en iyisi olabilmek, kendi istediğimiz gibi, “ben” gibi olabilmek mümkün mü? “Varlığını korumak, Spinoza’ya göre yetenekli olduğun şey haline gelebilmektir…. Continue Reading →
Çağımızda kaygıdan kaçınmak için nasıl da delicesine çaba harcıyoruz; konforumuz bozulmasın diye elimizden geleni yapıyoruz, daimi mutluluk peşinde koşarken neleri kaçıyoruz belki, kim bilir… Halbuki büyük fikirlerin, büyük gelişmelerin, büyük keşiflerin hiçbirisi böyle bir ortamda doğmadı. Motivasyon konuşmacıları, anı yaşa… Continue Reading →
İçine doğduğumuz toplum, aile ve kültür bazen, kendimizi kısıtlanmış ve çaresiz hissetmemize neden olabilir. Başımıza gelenler için dış koşulları ve “öteki’ni suçlamak başımıza gelenlerdeki kendi rolümüzü kabul etmekten çok daha kolaydır. Bu, sorumluluk almamızın ve değişimin önündeki en büyük engeldir… Continue Reading →
“Ben okulda daha iyi çalışman, evde uslu olman ya da seni bir hastalıktan kurtarmak için çalışmıyorum. Ben ‘neysen o’ olman için buradayım.” Françoise Dolto’nun kendisine terapi almaya gelen veya getirilen çocuklara ettiği muhteşem sözler… ‘Neyse o’ olmayı öğrendiği vakit insan… Continue Reading →
© 2025 Cansu Ayman —