“Sermaye elbette ki kapitalistin veya daha ziyade kapitalist varlığın organsız bedenidir. Fakat böyleyken sadece paranın akışkan ve katılaşmış tözü değildir, çünkü paranın kısırlığına para üreten para biçimini verecektir. Organsız bedenin kendini yeniden-üretmesine, filizlenip evrenin en uzak sınırlarına kadar uzanmasına benzer… Continue Reading →
Gabriel Marcel’e göre, ahlaki ve etik anlamda bağlanmanın en somut örneği sadakattir. “Sadakat bir insanın ahlaki yapılanması açısından vazgeçilmez bir etki şifredir.” Sadakatin anlamlandırılmasındaki yanlış anlaşılmalar, sadakatin “itaat” ile karıştırılmasına sebebiyet vermiştir. Özellikle romantik ilişkilerde, kıskançlık dolayısıyla birbirini veya partneri… Continue Reading →
Günlük hayatın hengamesinde savrulurken, bir yandan da modern dünyanın ve teknolojinin doğurduğu yeni ilişkilenme biçimleri hakkında sık sık şikayetler dile getiriliyor. Hem kendi deneyimlerim, hem çevremdeki diğer kadınların deneyimleri, hem de sosyal medyada oldukça revaçta olan ilişkisel problemlere dair paylaşımlar… Continue Reading →
“Neden” diye sormak, başımıza gelenler için “neden”ler aramak oldukça doğal ve insana özgü. Bir şeylerin nedenlerini bulduğumuz veya bulduğumuzu sandığımız zaman kendimizi güvende hissederiz; belirsizlik ve bilinmezlikler her ne kadar yaşadığımız dünyanın kaçınılmaz unsurları olsa da, insan için bununla baş… Continue Reading →
“Peki beni mutlu eden şeyin mutlaka bir adı mı olması gerek? Aşkmış! Benim duygularımı binlerce zayıf ruhlunun yanlış kullandığı bir adla basitleştirmeyin! Benim hissettiklerimi başka kim hissetmiştir? Böyle bir varlık henüz var olmadı; ad nasıl duygudan önce var olabilir? Bu… Continue Reading →
“Annem yatmak için yukarıya çıkarken yoluna dikildiğimde, benim kendisine koridorda tekrar iyi geceler dilemek üzere uyumayıp beklediğimi görünce, beni artık evde tutmayacaklar, ertesi gün yatılı okula vereceklerdi, bundan hiç kuşkum yoktu. Ne yapalım! Beş dakika sonra kendimi pencereden atmam gerekse… Continue Reading →
Çağımızda kaygıdan kaçınmak için nasıl da delicesine çaba harcıyoruz; konforumuz bozulmasın diye elimizden geleni yapıyoruz, daimi mutluluk peşinde koşarken neleri kaçıyoruz belki, kim bilir… Halbuki büyük fikirlerin, büyük gelişmelerin, büyük keşiflerin hiçbirisi böyle bir ortamda doğmadı. Motivasyon konuşmacıları, anı yaşa… Continue Reading →
“Ben okulda daha iyi çalışman, evde uslu olman ya da seni bir hastalıktan kurtarmak için çalışmıyorum. Ben ‘neysen o’ olman için buradayım.” Françoise Dolto’nun kendisine terapi almaya gelen veya getirilen çocuklara ettiği muhteşem sözler… ‘Neyse o’ olmayı öğrendiği vakit insan… Continue Reading →
Fiziksel ya da ruhsal acı deneyimi ne kadar itina ile kaçınsak da bizi zaman zaman bulur. Günümüz modern toplumları, kişileri konfor alanlarının içine hapseden, en küçük “olumsuz” duyguyu veya deneyimi hemen yok etmeye, yok saymaya veya kendine ait değilmişçesine, dışarıdan… Continue Reading →
© 2025 Cansu Ayman —