Yapay zeka psikoterapistlerin mesleğini elinden alabilir mi? Teknolojinin gelişim hızı gün geçtikçe artıyor; bedenli, sonlu ve bilinçli varlık olan insanın yeteneklerini birer birer elinden almaya başladı. Önümüzdeki yıllarda belki de birçok meslek, makinelerin insani zayıflıklardan arındırılmış yapay bilincine teslim edilip, insanın elinden alınacak belki de.

Yapay zeka uygulamalarının ruh sağlığı hizmetlerinde de büyük bir potansiyele sahip olduğu inkar edilemez. Özellikle semptom odaklı, yapılandırılmış terapi hizmetleri alanına belki entegre edilebilir. Psikiyatri alanında tanı ve tedavi konusunda müthiş yardımları olacağını düşünebiliriz. Peki ya bilinçdışının alanı? Yapay zekanın bilinçdışı olabilir mi? Terapist-danışan ilişkisindeki insani temasın değeri? Psikanalizdeki aktarımın önemi? Aktarım olabilmesi için danışanın karşısında bir bütün olarak insan varlığı olması gerekmez mi? Sadece insanın simülasyonu olan bir bilinçle aktarım ilişkisi kurulabilir mi? Yapay bir bilinçle iki insan arasında kurulan bağ kurulabilir mi? Terapistin bakışı, sözü, jestleri, duruşu her biri terapi ilişkisinin bir parçası değil mi? Sartre’ın dediği gibi; ötekinin bakışının farkındalığının hissettirdiği “utanç”ı deneyimlemeden, öteki bizi dönüştürebilir mi, öteki bizi etkileyebilir mi? Levinas’ın ötekinin yüzüyle karşı karşıya gelmenin üzerimize yüklediği kaçınılmaz sorumluluk, yapay öteki ile mümkün olabilir mi?

Belki ileride kusursuz bir insan bedeni ve insan bilinciyle donatılmış yapay zekalar, gerçekten acı çekmese bile, gerçekten insani zayıflıkları, insani ihtirasları deneyimlemese bile, deneyimliyormuş gibi davranabilir ve kusursuz bir terapist olarak danışanın karşısında oturabilir. Ancak buradaki “kusursuz”luk problemli. Çünkü kusursuz insan olmadığı gibi kusursuz terapist de yoktur ve insani kusurları terapistin kimliğinin önemli bir parçasıdır. Belki danışan onun bir makine olduğunu bilmediği durumda onunla bir insanmış gibi ilişki bile kurabilir. Ancak karşısındakinin makine olduğunun farkındalığı, terapötik bir ilişkiyi imkansız kılar. İki insan arasındaki bütünsel ilişkiyi deneyimlemek için iki “insan” gerekir. Makine ve insan arasında kurulan ilişki yapısı gereği farklı olur. İnsan gibi görünen ve insan gibi davranan bir makine yine de bir makinedir.

Terapi yalnızca mekanik soru-cevap-yorum döngüsünde ilerleyen bir süreç değildir. Öncelikle iki insan arasında kurulan bir ilişkidir. O ilişki üzerinden dönüşüm gerçekleşir. İnsanın biyolojik bedenli varlığı terapide büyük bir anlam ifade eder. Terapist insani sebeplerle seansa geç kaldı diyelim, bunun danışandaki yankısı büyük bir anlam ifade eder. Yapay zeka insani sebeplerle seansa geç kalabilir mi? İnsani zayıflıkların olmadığı ve üzerine konuşulmadığı yerde gerçek bir ilişki olabilir mi? Bu sorular uzunca bir süre tartışılacak. Belki gelecekte öyle bir yere geleceğiz ki, makinelerle kurulan ilişkiler insani ilişkilerin yerini alacak. Belki de yapay zeka bu soruların hepsini gerçekleştirmeyi başaracak. Ben kısa vadede çok olası görmüyorum.

Makineler daha doğrudur, mantıksal işlemleri hatasız kullanırlar ve bazı çevrimiçi oyunlarda veya stratejilerde operasyonların doğruluğu nedeniyle genellikle onları alt etmek zordur, ancak insan vücudunun temel olarak spesifik bir özelliğinden yoksundurlar: bedenli bütünlüğü içinde hassasiyet. İnsan zihni, hem düşünme hem de duyarlılık sunan insan vücuduyla güçlü bir şekilde bağlantılıdır; duyarlılık, insan düşüncesiyle güçlü bir şekilde bağlantılıdır. Beden ve zihin bütünlüğünden ortaya çıkan insan duyarlılığı ise psikoterapinin en önemli yapıtaşlarından birisidir. Hassasiyet, şüphesiz, yalnızca insan bedeniyle doğrudan irtibat halindedir. Bu, olmadan aklın gerçeklikle bağlantı kuramayacağı bir özelliktir. Makineler hassasiyeti bilemez. En azından bilgisel ilerlemenin şu anki aşamasında değil. Duyarlılığın olmayışı yakınlık ve ikame eksikliğine yol açar.

Kısa vadede olası görmediğimi söylemekle beraber, öngörülemez bir hızla gelişen teknoloji ile birlikte makinelerin psikoterapi alanına katılması kaçınılmazdır. İnsanın yerini tamamen almasa bile, psikoterapinin bir çok farklı ekolü olması gibi bir başka ekol olarak faaliyet gösterir. Psikanalist veya varoluşçu bir terapist olmaz belki ama alana çeşitlilik katan farklı bir alternatif olarak kullanılabilir.